13:16
0
Tassos Boulmetis’in yazıp yönettiği Lodos, Yunanistan’ın 60’lı ve 70’li yıllarında geçen, dönemin sosyal, politik, ekonomik hayatına odaklanan keyifli bir film.
Filmin atmosferi ilk andan itibaren içine çekiyor. Hikaye, baş kahramanı Stravros’un çocukluğuyla başlıyor. Stravros’un aklı son zamanlarda karışıktır ve bu durum çevresini de etkilemektedir. Ailesi bunu çözüme kavuşturmak için doktor doktor gezdirse de çare bulamaz. Aslında Stravros’un sorunu basittir. AŞK!
Stravros’un aşkı Yunan Kraliçesinedir. Fakat politik sebepler Kraliçe’nin Yunanistan’da yaşamasına engel oluşturur. Kraliçenin ülkeye girişine izin verilmemesi onu Yunan Mitolojisi’ni değiştirmeye yönlendirir. Tabi bunların hepsi zihninde oluyor. Bu fikirlerini başkalarıyla paylaşması da ister istemez ailesi ve çevresi için soruna dönüşüyor.

Stravros’un çocukluk dönemini izledikten sonra gençlik yıllarına sarıyor hikâye. Üniversitede sol gruplarla vakit geçiren Stravros, sinemaya merak sarmıştır. Buradaki insanlarla zaman geçirdikçe dünyası daha da değişir. Bir yandan da babasının ısrarıyla fotoğrafçıda çalışmaya başlar. Burada kendini geliştirir de.
Yeni insanlarla tanışması hayatına birinin de girmesini sağlar. Bir yandan da bu insanlarla birlikte bir sinema filmi çekme işine girer. Çocukken başkalarına garip gelen, aykırı fikirleri burada değer kazanır. Ama Stravros yine bir ayrılık yaşar. Hem de bir kere değil iki kere aldatılır.
Film dönemin politik atmosferini yumuşak bir tonda anlatıyor. Stravros ile dönemin gençliğini izlerken onun ailesinin hikâyesi bize daha farklı bir dönemi ya da onun kalıntılarını sunuyor. Bir yandan da hayatın insanlar üzerinde bıraktığı farklı izleri, aşkları, kazanılanları ya da kaybedilenleri görüyoruz.
60’larda başlayan hikâyemiz Berlin Duvarı’nın yıkımına hızlı bir geçiş yapıyor. Bu süreçte yaşadığı ayrılıkları, hayatına kattığı insanları ardında bırakıp yollara düşüyor Stravros. Kısa bir özet geçiyor ve hikâye sonlanıyor. Festivalin açılış filmi olan Lodos’u tavsiye ederim.