10:41
0

33. İstanbul Film Festivali Uluslararası Yarışmacısı Metalci nasıl bir film? diye sorarsanız, cevabı yönetmen vermiş, “Bu filmde bir kız var, heavy metal var, bir de inekler var.” İzlandalı yönetmen Ragnar Bragason sıradan ve çok bilindik diye geçiştirilebilecek bir hikayeyi, özgün bir biçime sokmuş. Erkek yerine kadın, klasik gitar yerine elektro gitar kullanarak bambaşka bir hikaye yaratmış.

Müziğin ve kadının ön planda olduğu filmler genelde güzel sesli kadın'ı imgeler. Bu filmde yumuşak tondan seslere ya da müziklere yer yok. İnekler var, onlarla bağırarak, anlaşılmayacak şekilde şarkı söyleyen Hera var. 12 yaşındayken metal müzik hayranı abisinin biçerdöverin içine düşüp ölmesiyle, onun anısını yaşatmak ister. Abisi gibi olmak isteyen Hera yıllar geçtikçe asileşip, bütün köyün hayatını zindana çevirecek birine dönüşür.

Giyim tarzı, aykırı tavırları, depresif halleri, çılgınca hareketleri, her gün evden şehre gitme hevesiyle durağa gidip geri dönmeleri, isyankarlığı, köyün kilisesini yakma noktasına gelecek kadar abartması ile o bambaşka biridir o. Herkes onu seviyor, yaptıklarına katlanıyor. İş bilmez, tek derdi metal müzik dinlemek ve elektro gitarını çalmak olan Hera, köye yeni gelen papazdan hoşlanır. İşin garibi de bu ya papaz da tam bir metal tutkunu çıkar. Elbette aralarında beklendik bir aşk olmaz. Daha çok arkadaşlıktır onların ki.

Varlığını hayvancılıkla sürdüren köy görünümlü kasaba ahalisi için Hera'nın yaptıkları daima mazur görülür. Bunda ailesinin saygınlığı, yaşadıkları acı dolu kaybın payı büyük elbette. Zaman zaman Hera'nın bir türlü bitmek bilmeyen asilikleri ve ergen tavırları konuyu uzatıyor olsa da, özellikle kiliseyi yaktıktan sonra çocukluk arkadaşıyla -bir nevi kasabadakilerden özür diler gibi- evlenmesi, siyah kıyafetlerin, zincirlerin, gürültü müziğin sonunu getirir. Fakat bu da uzun sürmez. Bir süre öncesinde kendi müziklerini kasede kaydetip yollamıştır ve bunu duyan üç kişi bunları yayınlamak istemektedir. Bu Hera'nın tekrar eski metalci kız haline geri dönmesini sağlar. Bu kayıtlarda ineklerle birlikte, istemeden de olsa düet yaptığını söylemek gerek.


Film daha çok aile olma, yaşanılan acı bir olay karşısında bireylerin nasıl tepki verdiği, metal müziğe toplumun bakış açısı, insaların dışına değil içine bakma -yani maneviyat- gibi konulara değiniyor. Farklılıkların bir arada yaşayabilmesi fikrine, ilginç bir yaklaşımla değinmiş Bragason. Bireyin var oluş sıkıntıları ve toplumun bunu kabullenmesi hatta sahiplenmesi hakkında başarılı bir film. Baş roldeki Thorbjörg Helga Thorgilsdóttir'nın performansı da bir o kadar başarılı. Hera'nın kendini ifade etme çabaları çoğu zaman sağlam bir güldürü imkanı veriyor. Yaşanan trajik olayla harmanlanarak sunulan komedi unsurları leziz bir film ortaya çıkarmış. İmkanınız varsa festival bitmeden gitmenizi tavsiye ederim.