03:44
0


Rus yönetmen  Ivan I. Tverdovskiy’nin ikinci uzun metraj filmi Hayvanoloji, hayvanat bahçesinde çalışan orta yaşlı Natasha’nın bir gün kuyruğunun çıkmasıyla başından geçenleri anlatıyor.
Natasha annesi ve kedisiyle yaşayan, çalıştığı yerde insanların alay konusu olan, sessiz, sakin bir kadındır. Gerçekten de ilk andan itibaren Natasha’yla dalga geçtiklerini, ona kötü şakalar yaptıklarını görüyoruz. Natasha’dan üç kat daha şişman bir kadın, onun kilolarıyla dalga geçebiliyor mesela.
Hikayede kuyruğunun çıkma meselesi hızlı işleniyor. Hiç zaman kaybetmemiş yönetmen, yormadan, bekletmeden sokuyor bizi hikayenin içine. Natasha yaşadığı sorunu çözmek için hastaneye gidiyor. Doktor durumu görmek için röntgen istiyor. Röntgen çektirmeye gidiyor. Çeken kişi hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Açıkçası bunun filmin atmosferinin bir parçası olacağını düşündüm başta. Yani insanlarda kuyruk çıkmasının normal olduğu bir evren gibi… Fakat öyle olmadığını anlıyoruz ilerleyen süreçte.
Natasha röntgeni aldıktan sonra doktora gidiyor fakat düzgün çıkmamış. Tekrar röntgen çektirmeye gidiyor. Bu sırada röntgeni çeken, kendisinden genç erkekle yakınlaşıyorlar. Birlikte eğleniyorlar. Natasha için başta utanç kaynağı olan kuyruğu keyifli bir ilişkiye başlamasına vesile oluyor. Fakat bir yandan da mahallede çıkan “kuyruklu şeytan” hikayesi var. Kimse o kişinin kim olduğunu bilmiyor ama atıp tutuyor. Natasha’da buna ayak uyduruyor…
Kuyruk, filmde birçok anlama gelebilir. Ama en önemlisi “farklılıklarımız” üzerine kurulu gibi. Zaten yönetmen de kuyruğun bir metafor olduğundan bahsetmiş. Yani bu üçüncü bir göz, üçüncü bir kol da olabilirdi. Ya da tek kolu olmayan biri de olabilirdi. Tabi sadece bir uzuv gibi düşünmemek gerekiyor. Topluluğun geneline uymayan bir örneği tasvir ediyor aslında. Bazen düşüncelerinden, bazen yaşam tarzından kaynaklı olarak etrafımıza bize farklı gelen insanlar vardır. İşte Natasha’nın kuyruğunun çıkmasıyla birlikte insanların ona tepkilerini de görüyoruz. Bir anda canavara dönüşebiliyor. Hele de bu görünürken daha da kötü bir hal alıyor.
Filmin genel olarak karanlık bir atmosferi var. Ama tatlı bir anlatısı olduğunu söyleyebilirim. Yani beklentileri çok büyütmemek gerek ama seyir zevki düşük değil. En azından merak ettiriyor. Yönetmen filmde birçok konuya eleştirel bir bakışla değinmiş. Toplum baskısı, menfaat, bürokrasinin ağır işleyişi v.b bunlara örnek gösterilebilir.
Doruk Önal – twitter.com/Sosyokopat