15:15
0

Pastor filmde (La Herida / Yaralı) Ana’nın annesini canlandırıyor. Her ne kadar fazla bir rolü olmasa da bu filmde yer almaktan mutlu olduğunu söylüyor ve bunu da K. Stanislavski’nin “Rolün küçüğü yoktur, oyuncunun küçüğü vardır,” sözüyle pekiştiriyor.

- Senaryoda sizi etkileyen oradaki karakterin yalnızlığı mıydı?
Anlatması hiç de kolay bir öykü değil. Yönetmene niye bunu anlatmak istediğini sordum. Önce bir belgesel olarak tasarladığını söyledi. Bu filmi yapma noktasına kadarki beş yıl içerisinde bu tür ruhsal sorunları olan (Borderline Kişilik Bozukluğu) kadınları gözlemlemiş. Yönetmen gözlemlediği, konuştuğu kişilerin hastalıklarını sanki bir oyuncu gibi abattıklarını söyledi. Böylece belgesel yerine kurmaca yapmaya karar vermiş. Bu hikayenin parçası olmak benim için güzeldi. Bu filmin çıktıktan sonra beğenilmesi, ödüller alması beni olumlu yönde etkiledi. Bir yönetmenin içinden geldiği gibi hareket etmesinin başarıyı getirdiğini düşünüyorum.

- Yönetmen karakterin hastalığını filmde açık bir dille belirtmiyor. Bu hastalığı bilmeyen birisi için filmde sorunları olan bir kadın görüyoruz.
Yönetmen tercihler yapmış ve öyküyü böyle anlatmayı seçmiş. Genellikle Borderline denilen rahatsızlık tacize uğramış kadınlarda görülüyor. Filmde bu hastalığı gösteren ipuçları var. Yönetmen derdini bu şekilde anlatmayı seçmiş.

- Filmin umutlu bir sonu olduğunu düşünüyorum. Ana’nın filmin sonunda ağlaması karanlık başlayıp, umuda giden bir his verdi. Sizce böyle mi?
Evet, duyguyu doğru almışsınız. Yapmak istediğimiz tam da buydu.

- Ana’nın babası tarafından taciz edildiğini, annenin bunu bildiğini fakat güçlü bir yapıya sahip olamadığı için bir şey yapamadığını düşünüyorum. Sizin fikriniz nedir?
Yönetmenle konuştuğum zaman ve benimde gördüğüm kadarıyla annenin gücü küçük kızını kapıp kaçmaya yetmiş. Bence bu kadın suçluluk hissediyor babayla yüzleşemediği için. Fakat onun gücü bu kadar.

Bu yazı daha önce ekranella.com'da yayınlanmıştır.