12:10
0

Yılın merakla beklenen filmlerinden biriydi The Legend of Tarzan. Baştan söyleyeyim istediğim tatmini sağlamadı. Eğlencelik, çerez filmlerden. Aslında dolu bir alt yapısı var hikayenin ancak bu doldurulmamış. Zaten bir yandan da Tarzan'ın gelişimini filme yedirerek ilerleme, motivasyonu düşürüyor.

Alexander Skarsgård'ın Tarzan'ını başarılı buldum. Yani başkası olsa daha iyi mi olurdu? Bilemiyorum. Bence yeterli. Bunun yanı sıra yüzyılın en kötü performansını sergilese kusur bulamayacağım bir Margot Robbie var. Her haliyle güzel şu kadın. Yaşlanmasa da hep öyle kalsa keşke. Başroller dışında filmin seyir zevkini arttıran Samuel L. Jackson ve Christoph Waltz var.


Şimdi hikayemiz Waltz'ın canlandırdığı Leon Rom'un Kral Leopold'un Kongo'yu sömürmesi ve bunun için ona kaynak bulma çabasıyla başlıyor. Elindeki askeri gücü tutabilmek için paraya ihtiyaç vardır ve Rom Belçika'nın borçlarını Kongo'nun elmaslarıyla ödemeyi planlıyordur. Fakat tek sorun yerlilerdir. Onlarla Tarzan'ı onlara teslim etme üzerine bir anlaşma yapar. Sonrasında da Tarzan'ı kendisine doğru çeken planını işleme koyar.


Bir, kaç/kovala hikayesi izliyoruz. Aksiyonu bol. Ormanda geçen sahneler ilgi çekici. Yani daldan dala zıplamalar, hayvanlarla Tarzan'ın iletişim kurması v.s keyifli aslında. Ama bazı basit hatalar hikayeyi çok yaralıyor. Rom'un elinden kaçan Tarzan, eşi Jane'i kurtarmak için yoğun bir çaba harcıyor. Bu yolda Rom'un Tarzan'ı teslim etmeyi vaat ettiği Şef Mbonga ile Tarzan'ın bir hesaplaşması var ki evlere şenlik. Bu kadar zayıf bir dramatik alt yapı kurulamazdı herhalde. Yani onca şey filmin sonunda bana göre yerle bir olmuş.

Zaten hikayenin geri kalanını tahmin etmek zor değil. Beklentiyi yüksek tutmazsanız izlenesi. Derin bir hikayesi yok filmin. Birazcık kölelik, fakir Afrika, aşk derken filmin sonu geliyor. İşte bir yandan da üstün insan Tarzan'ın doğuşunu izliyoruz. Puanım 6.5/10