18:07
0

Dizi yoksunluğu çektiğim bu günlerde "The Get Down" ilaç gibi geldi. İlk sezonu 12 bölümden oluşacak dizinin 6 bölümü 12 Ağustos 2016'da yayınlandı. Uzun zamandır bloga ara verince biraz dökeyim dedim içimdekileri.


Dizinin ilk bölümü kesinlikle bir şahaser. Film tadında bir izlence olduğunu söyleyebilirim. Ana karakterimiz Ezekiel henüz lise öğrencisi. İzlediklerimiz de onun gözünden hayatı aslında. Yüzlerce insanın olduğu bir konser salonunda, Genç Ezekiel'in Acılarını anlatan bir şarkıyla başlıyor ilk bölüm. Gençliğini ve bizim izleyeceklerimize dair bir hikaye anlatıyor sözler. Şarkının sonunda kendimizi 1977 New York'unda buluyoruz. Daha doğrusu ölüm döşeğindeki Bronx'ta.

Justice Smith'in canlandırdığı Ezekiel'in yanı sıra, Shaolin Fantastic (Shameik Moore) ve Mylene Cruz (Herizen F. Guardiola) hikayenin diğer öncüleri. Ezekiel, Mylene'e aşık ve ona olan aşkını dile getirmekten çekinmeyen biri. Hikaye ilerledikçe onların hayallerine, gündelik hayatlarına daha yoğun bir şekilde giriyoruz.

Ezekiel'in annesi babası yok. Mylene ise dindar ve baskıcı bir babaya sahip. Annesi kendi hayallerinden vazgeçmiş bir ev kadını. İlk bölümün gizemli karakteri Shaolin Fantastic ise hayatta kalabilmek için yapması gerekeni yapan ama iyi bir DJ olma hayali kuran fırlama bir karakter. Kader bir şekilde Shaolin ve Ezekiel'in yollarını birleştiriyor. Shaolin iyi bir DJ olabilmek için iyi bir söz yazarına ihtiyaç duyar. Başlangıçta yaşadıkları sürtüşmenin ardından yıllar sürecek bir dostluğun (Öyle olduğunu varsayıyorum) temelini atarlar.


Genel olarak bu üçü dışındaki karakterler hikayeyi genişletip, genel çerçeveyi bize sunuyor şimdilik. İlerleyen süreçte onların da hayatlarına adım atmamız mümkün ancak yoğun bir şey olacağını sanmıyorum. Burada biraz öne çıkabilecek kişi, Mylene'in amcası olan, zengin, güçlü, siyaseti ve Latin halkı yönlendirebilecek kapasitede biri olan Francisco. Mylene'e karşı bir zaafı var ve bunun nedenini özellikle üçüncü bölüm sonuna doğru net bir şekilde anlıyoruz.

Ezekiel iyi bir söz yazarı ve tam anlamıyla acıdan besleniyor. Ailesinin ölümünden, sokakların keşmekeşliğine, Mylene'e olan aşkına kadar yaşadığı her şeyi kafiyeli sözlerle kağıda dökebiliyor. Yetenekli olduğunu da ilk andan görüyoruz. Mylene'in hayali ise bir Pop Yıldızı, Disko Kraliçesi olmak. Aynı hedefe farklı yollardan gitmek isteyen iki aşık aslında onlar.

Ancak yollarının kesişmeyeceğini söylemek abes olmaz. Ezekiel, aşkından beslenirken, Mylene aşkın geleceğine engel olacağını düşünen birisi. Zaten amcasının desteğiyle hızla basamakları çıkacak gibi. Fakat Ezekiel için işler o kadar kolay görünmüyor.
Bu beşliye dikkat!
Dizinin atmosferi muazzam. Gerçek hikayelerden kesitlerin diziye aktarılması hikayeyi daha da anlamlı hale getiriyor. Hatta bu vesileyle gerçek görüntüler kullanılarak atmosfer daha da zenginleştiriliyor. Justice Smith'in performansını beğendim. Mylene karakter olarak iyi olsa da onu dinlemek bana zulüm geliyor. Kızın sesi güzel de tarzı bana göre değil. Belki siz seversiniz.

Shaolin garip bir karakter. Dediğim gibi amaca giden yolda her adımı atabilecek cesurlukta. DJ'lik kariyerine adım atmasıyla birlikte sokak sanatçılığını askıya alıyor. Hani şu duvarları grafitilerle doldurma işi var ya, onu yapıyor işte.

Dizi ilk bölümde yakaladığı tempoyu ikinci ve üçüncü bölümlerde düşürüyor olsa da kalitesinden ödün vermiyor. The Get Down, bir arayışın, çabalamanın, vazgeçmeyişin hikayesini anlatıyor. Hayalleri olan fakir, yetenekli insanların mücadelesini izliyoruz. Kavuşma ve ayrılma arasında ince bir çizgi var sürekli. Hani tam "işte oldu" dediğiniz anda elinizden kayıp giden şeylerin anlatısı.

Gücün ve zayıflığın bir aradalığı, doğrunun ve yalanın kardeşliği, paranın görkemi, ezilenin sessiz çığlıkları var bu dizide. Bu tarz hikayelerde polisiyenin önce çıkması olasıdır. Ancak isteseniz milyon kere içine katabileceğiniz bu yönü neredeyse hiç yok. Dibine kadar varoşluk izliyoruz. Ve bu varoşun içerisinde var olma çabasını.

Sen üzülme Ezekiel... :(
Her halde içten içe Ezekiel ile bir bağ kurmanız mümkün. Onun tepeye çıkışını görme arzusu her bölüm daha da katlanıyor bende. Aynı hisleri Mylene için söyleyemiyorum mesela. Çünkü o şartların boğuculuğuna rağmen 'şanslı' doğanlardan. Ve bunun ekmeğini de bolca yiyeceğini göreceğiz. Öyle hissediyorum en azından.

Bunca laftan sonra ben bir şey anlamadım bu diziden diyebilirsiniz. Derdim bir şey anlatmak olmadığından bu normal. Kısaca iyi dizi, güzel dizi. Sizi kendine çekecek karakterler var. Yan karakterlerden azıcık da olsa Will Smith ve Jada Pinkett Smith'in oğlu olan 'Dizzee' karakterini canlandıran Jaden Smith'e sempatim var. Neredeyse dizideki bütün karakterlerden bağımsız bir rolü var. Bütün karakterlerin kendine has bir aykırılığı var ama yine de bir ortak noktada birleşiyorlar. Dizzee'yi bunun dışında tutmak mümkün gibi.

Neyse, belki kalan bölümler hakkında da bir iki kelam ederim. Sevgiler.

IMDb sayfası: http://www.imdb.com/title/tt4592410/