10:13
0

Festivalin Uluslararası Yarışma bölümünde yer alan Belgica yönetmen Felix Van Groeningen’in son filmi. Daha önce Altın Lale kazanmış olan yönetmen yine iddialı bir yapımla festivalde yer alıyor.

 İki saati aşkın süresi boyunca bir aile dramı izliyoruz. Dram dediğime bakmayın, gözlerden yaşlar akıyor, herkes hüzünlü bir havada modu söz konusu değil. Ağabey-kardeş olan Jo ve Frank’ın yolları kesişir. Frank evli, bir çocuk sahibi ama yaşının olgunluğunu taşıyamayan biridir. Jo ise kendi hayatını kurmaya çalışıyor. Belgica adlı bir barı var ve hayatını buraya adamış.


Jo ve Frank işi büyütmeye karar verip, ortak olurlar. Ancak işler istedikleri gibi gitmez. Jo’nun kendi ruhu ve benliği olan bir mekân yaratma isteği, Frank’in kavgacı tutumu, etrafındaki insanları küstüren üslubuyla günden güne bozulur. Jo, barda tanıştığı Marieke ile düzenli bir ilişki içerisindedir. Frank ise barla uğraşmaktan ikinci çocuklarına hamile eşiyle ilgilenmemekte, ailesini zar zor görmekte ve birçok kadınla birlikte olmaktadır.

Jo ve Frank’in ortak amaç için kesişen yolları, farklı hayallere kapılmalarıyla dağılır. Onları bir arada tutan tek şeyse kan bağıdır. Jo hayatında düzeni, sevgiyi, sevdiği kadınla bir aile olmayı arzularken, Frank tam tersine kaybettiği gençliğini ve heyecanı aramaktadır. İstekler farklılaştıkça da haliyle çatışma başlar.


Yönetmen bana göre mükemmel bir bar atmosfer oluşturmuş. Müziğin çeşitliliği filmin uyumunu bir kat daha arttırmış diyebilirim. Tere yağdan kıl çeker gibi bir anlatım söz konusu. 

Film temelde bir ağabey-kardeş hikâyesine odaklansa da insanın hırsını, başkalarında olanı arzulamasını, sahip olduklarıyla yetinmemesini anlatıyor. Frank, Jo’da olanı, Jo ise Frank’te olanı istiyor. Kendi adıma beğendiğim bir film olduğunu söyleyebilirim.

Bu yazı daha önce radyozimbirti.org'da yayınlanmıştır.