06:12
0

İnsan dediğin geleceğe doğru emin adımlarla ilerleyen bir yaratık. Elbette bu bütün canlılar için geçerli fakat insanları ayıran birçok özellikten biri de “hafıza”dır. Bu hem bireysel hem de kolektif hafıza için geçerli.

Hangi zamanda yaşarsak yaşayalım hem bireysel hem de kolektif anlamda geçmişe bir özlem ve merak vardır. 70’ler, 80’ler modası bir anda hortlayıverir. 90’larda çocuk olmak diye romantize edilmiş paylaşımlar yapılır. Bir de 2000’ler var işte. 21. yüzyıl insanı da bir başka canım…

Mom and Dad, geçmişe özlem duyan ve geleceğin kaygısını peşi sıra getiren bir hikayenin ürünü diyebilirim. En azından benim baktığım açı bu. 40’lı yaşlarında bir anne ve baba, biri lisede okuyan kız çocuğu biri de ondan ufak erkek çocuğa sahiptirler. Dışarıdan her şey yolunda görünmekte, mutlu bir aile tablosu çizmektedir. Hizmetçileri bile vardır.


Korku, gerilim türüne dair bir film olsa da anlatım tarzı işi kara mizaha dönüştürmüş aslında. Bir virüs ülkede hızla yayılmaktadır. Televizyon sinyaliyle yayıldığını sandığımız bu virüs bütün insanları etkilemektedir ancak sonucu herkes için geçerli değildir. Ebeveynlerin çocuklarını öldürme arzusu duymasına neden olan bu virüs filmin ana temasını oluşturuyor.

Çocuklarının okuldan çıkışlarını heyecanla bekleyen aileler, onları beyzbol sopalarıyla, yumruklarıyla ya da çöp poşetiyle boğarak öldürmeye çalışıyorlar. İşte bizim dört kişilik mutlu ailemiz de bu durumdan etkileniyor. 

Çocuklar durumu erken kavrasalar da ailelerinin eve gelmesinden önce kaçamıyorlar. Film bir nevi “survivor” izletiyor bize. Ailelerinin onları öldürmelerine karşı çocukların amansız direnişini görüyoruz. Önce bir genel atmosfer ardından bu aile nezdinden olayların gelişimi.



Film geriye dönüşlerle, anne ve babanın çocuklarıyla olan geçmişini bize gösterirken bir yandan da ebeveyn olmanın getirdiği sorumlulukların onları ne kadar zorladığı üzerinden bir anlatı sunuyor. Kısaca bu film için 2000’lerde ebeveyn olmak teması hakim.

Zamane gençlerinin yanı sıra, gençken kendini güçlü hisseden, kendilerini şimdi oldukları noktadan çok uzakta gören ailelerin hikayesini izliyoruz. Her ne kadar tema iyi olsa da hikayenin anlatım biçimi sinemasal anlamda zayıf kalıyor. Kısır bir döngü, zayıf oyunculuklar, verebileceği mesajın uzağına götürüyor filmi.

Şöyle on üzerinden 5-6 arası bir yere konumlandırmama neden oldu açıkçası. Kötü değil ama çerez bir film olmanın da ötesine geçememiş ne yazık ki!

Doruk Önal

Bu yazı daha önce radyozimbirti.org'da yayınlanmıştır.