06:28
0
Cem Yılmaz en kötü diyeceğiniz filminde bile en iyiyi yapmaya çalışan biri. Ali Baba ve 7 Cüceler filmini beğenmemiştim mesela. Tabi bunun sebebi Yılmaz’ın seviyesinin çok çok altında olmasından ve bizi bunaltacak derecede reklama boğmasındandı.
Arif ve 2016 öyle mi?
Benim için GORA özel yerini korumakla birlikte bu üçlemenin en detaylı, üzerinde iyi çalışılmış filmi diyebilirim. Ee! Olsun o kadar da! GORA’yı izlerken Cem Uzan daha yurt dışına kaçmamıştı. TMSF’nin elinden kurtarmak için uzun süre çabalamıştı.
GORA, sinemamız adına öncü bir film ancak devamı gelmedi. Denemeler oldu ama öylesi olmadı. Bunun elbette Cem Yılmaz markasına ulaşabilecek birinin yokluğundan kaynaklandığını düşünüyorum.
Arif ve 2016, aslına bakarsanız GORA’nın devamı niteliğinde bir film. AROG, karakter olarak bile bunun yanından geçmiyor zira.

Arif, düzenini kurmuş, hala bildiğimiz Arif! 216 ansızın gelince işler değişiyor. Anında “mahallemizde uzaylı istemiyoruz!” sloganları atılıyor. CIA, MI6, KGB, Arif’in evine geliyor, 216’yı almak için. Arif bu, dostunu kurda kuşa yem eder mi? 216’yı geldiği ana göndererek durumu çözmek istiyor fakat bir anda kahramanlarımız kendilerini 60’larda buluyorlar.
216’nın Dünya’ya gelme sebebi de “İnsan olmak!”. Cem Yılmaz, filmin her anında günümüz toplumunun yıpranmışlığına, öz değerlerini nasıl kaybettiğine değiniyor aslında. Birbirimize nasıl da tahammül edemediğimizi söylüyor. Gerçi bunları Cem Yılmaz’ın yüzümüze vurduğu gerçekler olarak düşünmemek gerek. Çoğumuzun düşündüğü ancak Yılmaz gibi dillendiremediği gerçekler. Onun ‘söz söyleme sanatı’ ve ‘biçimi’ bizden farklı.
Film güldürüyor ancak bundan daha farklı dertleri olduğu aşikar! Cem Yılmaz, iyi insanların sadece filmlerde olmadığını, birlikte en iyisini yapabileceğimizi, mutlu bir toplum olabileceğimizi söylüyor. Ben de söylüyorum bunu. Siz de söyleyenlerdensinizdir herhalde!

Fragmanlardan da gördüğümüz gibi 216, geçmişte kör bir kadına aşık oluyor.  Filmin neredeyse her anı göndermelerle dolu. Günümüzde X-Men’e, türlü ajan filmlerine Nuri Bilge Ceylan’a, Zeki Demirkubuz’a gönderme yaparken geçmişte Yeşilçam’ın ekmeğini bolca yemiş. Gerçi buna “Saygı Duruşu” desek daha doğru olur.
Zaten karakterlerin az çok kimler olduklarını biliyorduk. Sürpriz bir durum da yok bu açıdan. Zeki Müren’den Ajda Pekkan’a, Filiz Akın’dan Cüney Arkın’a (resmen titredi Arif onu görünce) Sadri Alışık’tan Ayhan Işık’a, birçok güzel an yaratmış Cem Yılmaz.
İnsan olmak için Dünya’ya gelen 216 bir de geçmişe gidip aşık olunca ortalık karışıyor. Sevdiği kadının gözlerini açmak için kendisinin kopyalarını üretmek isteyen Besim’le ortaklık yapıyor. Besim tam bir kötü değil aslında ama şartlar onu kötü olmaya itiyor. Tabi geleceği değiştirme riski taşıyor bu durum ve Arif bunun farkında. Daha fazla geçmişte durmak istemiyor. Sevdiği kadın için çabalayan 216’yla Arif’in arası açılıyor.
Sürpriz kaçırmamak için detaylara girmiyorum. Arif bir şekilde günümüze geri dönüyor (yani 2017’ye) ve her şeyin çığırından çıktığını ve bunun sebebinin de Besim ve 216’nın anlaşmasından kaynaklandığını görüyor. Elbette işleri yoluna koymak için geri dönüyor. Hem de 216’yla birlikte kendi zamanlarına dönmek için.

216’ya olan ilgi geçmişte büyüktür. Arif’in bunu kırması gerekiyordur ve imdadına Garavel usta yetişiyor. Onun taktikleri ve bilgi birikimiyle bu işi çözüyorlar. Filmin doyurucu bir hikayesi var. Bunda büyük payı geçmişin o nostaljik havası alıyor.
Sadece geçmişe yapılan göndermeler yok filmde. Cem Yılmaz günümüze dair, yabancı filmlerin dışında kendi filmlerine de gönderme yapıyor. Mesela Zeki Müren’le karşılaşınca var bir tane! Bob Marley Faruk ve Rendroy da unutulmamış. Ceku’yu görmesek olmazdı zaten. Özge Özberk’i görünce seviniyorum niyeyse!
Bu film gişede rekorları alt etmesi gereken bir film değil. Öyle olabilir de ama değil. Bu film arşivinize koyacağınız, zamanı geldiğinde daha da başka bir nostalji yaşayacağınız türden bir film. İyi düşünmüş ve uygulamış Cem Yılmaz. Bilim-kurgu adına da sınırları zorlamış bence. En azından işin teknik kısımları gayet iyi. Geçiştirilmemiş ve sırıtan bir şey de yok.
Hala vizyondayken izlemenizi tavsiye ediyorum.
radyozimbirti.org'da yayınlanmıştır.
Doruk Önal – twitter.com/Sosyokopat