09:47
0

Safari, Avusturayalı yönetmen Ulrich Seidl’in Afrika’daki av turizmini konu edinen, bütün anlatısı avcı gözünden olan, -bana göre- sinir bozucu, zorlayıcı belgeseli.
Gerçi belgesel demek de ne kadar doğru bilmiyorum ama hayvanların öldürüldüğünü, derilerinin baştan sona soyulduğunu gördüğümüz sahneler var. Avrupalı zenginlerin gözünden Afrika’da avlanmanın ‘güzelliklerini’ görüyoruz!
İlk bölümde karşılaştığımız avcımızı izlerken gerçekten avlanmanın gösterileceğini düşünmemiştim. Bu gerilimin olacağını varsayarak izliyordum. Yani avcı kovalayacak, av kaçacak vurulsa da gösterilmeyecek. Öyle olmadı tabi.
safari2
Şu çift komik olmamış! Dayanamadım bunlara…
Film avlanma sahnesiyle başlıyor, sonrasında avcılarla yapılan kısa röportajlar giriyor aralara. Elbette bu kişilerin gerçekten avcı olup olmadıklarını bilmiyorum. Avlanmanın nasıl güzel bir şey olduğunu, aslında doğaya kıyak! geçtiklerini falan anlatıyorlar. Zırvalık olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Hele bir de bu av turizmini yöneten, yerin işletmecisi olan kişi evlere şenlik.
Filmi izlerken derin düşüncelere kapılmadım, ufkum genişlemedi. İnsanın ne kadar kötü olabileceğini bir kez daha görmek beni mutsuz etti. Filmi izleyecek olanlar rahatsız edici içeriğe dikkat etsinler. Yani bir zürafanın avlanması ve onun kesimhaneye götürülerek derisinin soyulması süreci hoş değil! Yönetmen bu bölümleri göstermek ihtiyacı duymuş ama bana göre gereğinden uzun sahneler çekmiş.
Filmin bir de arka planında Afrikalı yerlileri, orada çalışanları izliyoruz. Yönetmen onları aralara sessiz ve aç figürler olarak serpiştirmiş. Ya sabit şekilde duruyorlar ya da ellerindeki etleri yiyorlar.
Son olarak şunu söyleyeyim. Yönetmen oyuncuların/karakterlerin ava olan aşklarıyla, av sonlandıktan sonra hayvanların kesimi arasındaki süreçte bir denge kurmaya çalışmış. Avcılar, hayvanların peşinde olmanın, onları vurmanın ve onlarla insanlara gösterecekleri fotoğraflar çekmenin peşindeyken yumuşak görüntüler var. Ama bu avcıların bilmediği başka bir süreç daha var. Hayvanların kesildiği, derilerinin çıkarıldığı o süreç ise yerli halkın görevi ve içerik rahatsız edici bir hal alıyor. Aslında rahatsız edici olanın en başından beri o hayvanları vurmak için binlerce avrolar harcayan, kilometrelerce yol kat eden insanların varlığı olduğunu söylemek gerek.